Açılım tezkeresi

İçeriğine rağmen tezkerenin gerçekte TSK’ye ait ve hedefinin Kürt Koridoru olduğunu belirtenler iki dayanak gösteriyor:

1) TSK Kürt Koridoru’na karşıdır.

2) AKP Açılım’dan vazgeçti, AKP-PKK ortaklığı bitti ve hükümet TSK’nin çizgisine geldi.

AÇILIM BİTMEDİ, TERSİNE GELİŞİYOR

TSK elbette Kürt Koridoru’na karşıdır ve bunun tartışılacak bir yanı yoktur.

Fakat süreci doğru anlamak açısından esas önemli olan 2. maddedir. Zira ancak o madde “gerçekse” Kürt Koridoru yıkılabilir.

Peki öne sürülen 2. madde gerçek mi?

Yani AKP Açılım’dan vaz mı geçti? AKP-PKK ortaklığı bitti mi?

Bize göre hayır. Bir niyet okuması yapmadan tarafların açıklamalarına ve olgulara bakarak söylüyoruz bunu:

1) Başbakan Ahmet Davutoğlu, “tezkere çözüm sürecini garanti altına alıyor” diyor, “Kobane’nin düşmemesi için ne gerekirse yaparız” diyor…

2) HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, Davutoğlu‘yla yaptığı Kobane eksenli görüşmeden memnun ayrıldığını açıklıyor.

3) AKP Hükümeti, Açılım’dan vazgeçmediği gibi onu yasallaştırıyor! Çözüm Süreci Kurulu ve Koordinasyon Kurulu oluşturuyor.

Ve bu nedenle AKP’nin tezkeresi, “çözüm” destekli tezkere olarak niteleniyor.

4) Abdullah Öcalan‘ın Kobane ile çözüm süreci arasındaki ilişkiye dair mesajı TBMM kürsüsünden okunuyor!

Bu dört gelişmeye bakarak AKP’nin Açılım’dan vazgeçtiğini söyleyebilir miyiz?

PKK’nin Suriye kolu PYD ile Esad‘a karşı ortaklık görüşmesi yapan Başbakan Davutoğlu‘na rağmen, “AKP-PKK ortaklığı bitti” diyebilir miyiz?

KOBANE KÜRT KORİDORU DEMEKTİR

Kendimizi kandırmayalım: Çözüm süreci dedikleri Açılım, pratikte Kobane’dir!

Kobane, Suriye şehri Ayn el Arap’ın Şam’dan kopartılıp kanton ilan edilmesidir, Kürt Koridoru’nun geçiş noktalarından biri yapılmasıdır!

Ve Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Ahmet Davutoğlu Ayn el Arap’ı PKK gibi Kobane şeklinde isimlendirerek ve “Kobane’nin düşmemesi için ne gerekirse yaparız” diyerek pratikte Kürt Koridoru demiş olmaktadır!

Hatta DavutoğuTürkiye, Suriye Kürtlerinin hamisidir” diyerek “Türkiye himayesinde Kürdistan” tezine yeşil ışık yakmıştır! (Bunun ilk işaretini Yalçın Akdoğan, “Suriye Kürtleri doğal müttefikimizdir” diyerek birkaç gün önce vermişti.)

Diğer yandan Erdoğan ile Davutoğlu‘nun ayrıştığı, tezkerede Erdoğan‘ın Davutoğlu‘na rağmen Esad düşmanlığı yaptığı iddiası da doğru değildir. Zira Davutoğlu Esad düşmanlığında Erdoğan‘dan bile ileridedir; bunu üç yıldır fiilen göstermektedir ve son olarak da önceki gece canlı yayında sergilemiştir!

Ve en önemlisi: Esad karşıtlıklarının tezkerenin dörtte üçünde yer alması ile PKK’yle Kobane ortaklığı yapmaları birbirini bütünlemektedir. Zira Esad düşmanlığı pratikte Suriye’nin bölünmesine ve Kürt Koridoru’na taraftarlık demektir!

TEZKEREDE SAFLAŞMA

İran Dışişleri Bakanı Cevad Zarif‘in tezkereyle ilgili Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu‘nu araması ve “terörle mücadele yönteminiz doğru değil, tezkereyle bölgede tansiyonu artırmayın” demesi anlamlıdır.

Suriye Dışişleri Bakanı Faysal Mikdat‘ın “Suriye topraklarına Türkiye tarafından yapılan bir askeri operasyonu saldırı kabul ederiz” demesi anlamlıdır.

Ve hem ABD Savunma Bakanı Chuck Hagel‘in hem de ABD Dışişleri Bakanlığı sözücüsü Jen Psaki‘nin “tezkerenin geçmesinden memnuniyet duyduklarını” ilan etmeleri anlamlıdır!

Tezkere Washington’da, Erdoğan‘ın verdiği “her türlü destek” taahüdünün resmi belgesi olarak okunmaktadır!

Washington o nedenle tezkerenin geçmesiyle birlikte IŞİD stratejisinin koordinatörü olan John Allen‘ı Ankara’ya gönderme kararı almıştır. Zira General John Allen ve yardımısı Büyükelçi Brett McGurk, artık teknik detayları bağlayacaktır!

AKP Hükümeti’nin tezkere konusunda harekete geçmek için ABD koalisyonunun kararını bekleyeceğini dile getirmesi de bundandır!

Özetle, kendimizi kandırmayalım: PKK’nin Türkiye içindeki faaliyetlerini atlayıp, Irak ve Suriye’deki Kürt Koridoru’na engel olmaya kalkmak zaten gerçekçi değildir!

Hedef Kürt Koridoru’ysa yapılacak bellidir: Komşularla işbirliği ve terörle ortak mücadele!

Aksi takdirde bölge önümüzdeki yıllarda Türk, Kürt, Arap, Fars boğazlaşmasına sahne olacaktır!

Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
5 Ekim 2014

  1. Yorum bırakın

Yorum bırakın